Sosyal medyada 1995 yılına ait bir televizyon canlı yayını yeniden gündem oldu.
Yayındaki insanların zarif ve doğru Türkçe kullanımı, kendilerini ifade ediş biçimleri ve jest ile mimikleri dikkatlerden kaçmadı.
Programa konuk olan bir kadın canlı yayında şu ifadeleri kullandı:
Toplumun her kesiminde son üç dört yıldır bir yabancı dil kullanma, yabancı kelime kullanma eskilerin deyimiyle “lügat paralama” modası gelişti. Ve maalesef en üst düzey yöneticilerden özel sektör yöneticilerine varıncaya kadar hatta hatta sokakta vatandaşlarla yapılan sokak röportajlarına kadar yalan yanlış, yerli yersiz bu kelimelere rastlıyorum. Ve bu konuda bir cümle kurdum izin verirseniz ve çok sıkılmazsanız o cümleyi okumak istiyorum. Bunu gönüllü bir arkadaşımız belki tercüme edebilir. ‘Vizyon sahibi mega konseptli medyatik misyoner, karizmatik ve marjinal rakibine tolerans göstermeyerek tansiyonu artırdı.”
Söz konusu Türkçe karşıtlığına dikkat çeken kadının örneğinden sonra stüdyoda kahkahalar atıldı.
Herkes kullanılan “lügat paralamanın” ne kadar kötü göründüğünün farkına varmış oldu.
TÜRKÇEMİZ NASIL TAHRİP EDİLİYOR
Programın moderatörü, “Evet efendim, bilmiyorum. Anlayan var mı acaba? Tercüme etmek isteyen… Evet efendim çok güzel.” dedi.
Örneği veren kadın söz konusu örneğiyle ilgili konuşmaya devam ederken moderatörün sözünü kestiği için özür de diledi.
Yani gerçekten bu çok içler acısı bir durum. Özür diliyorum sözünüzü kestim. Aslında Türkçe kelimelerin çoğunlukta olduğu bir cümlede bu kelimelerden biri kullanıldığında hepimiz karineyle çıkartıyoruz. Ama yani sorarım size “tansiyon” deyince aklınıza ne geliyor? “Kan basıncı” geliyor. Yani “tansiyon”un yerine “gerilim” ya da “gerginlik” gibi çok güzel bir kelime var. Yerine kullanılabilecek, hepsi için kullanılabilecek kelimeler var. Ve hepsini bir araya getirdiğinizde işte dilimizin hâl-i pürmelali.
Söz konusu zarafetli tartışmayı günümüzle kıyaslayanlar “şimdi ise, kaba kaba konuşup hakaretler edenlerin adını siz koyun” demekten kendini alamadı.